Irak işgaliyle Amerika, bölgedeki Saddamından Türkiyesine kadar laik rejimleri yıkmak için güya ılımlı İslamcısının Mısırlısını Suriyelisini Filistinlisini Türkiyelisini on beş yıl gibi kısa süre içinde peşine takıp tıkır tıkır işleyen kah Arap Baharı kah ileri demokrasi adıyla dalga dalga operasyonlarıyla kullanıp yeni bir Orta-Doğu şekillendirdi.
Bölgedeki yeni ılımlı İslam projesine çivileme atlayanlar Amerika sayesinde muazzam bir güç ele geçirdiler, sıcak paradan, liberal yazarlara ajan Sivil kurum desteklerine kadar. Yükselen bu operasyon dalgası yanına savcıları ve hukuk aygıtını da alınca maçın sonucu belli oldu.
Ama İsrailin de bir maçı vardı ve onun da sonucu hep belliydi, güya ılımlı müslümanlar Amerika dostu adamıydı ama İsrail en birinci üstelik hiçbir şekilde değiştirilmez-eleştirilmez-dokunulmaz müttefikiydi, işte Orta-Doğu projesinin Arap saçına dönen yeri de sadece burasıydı.
Amerikanın değişen stratejisi şuydu, askerimiz ölmesin bölgeden çekeceğiz, yerine bu (güya) ılımlı iktidarları bekçi diye koyacağız, radarlarımız heronlarımızla da dakika başı yanı başlarında olacağız.
Yeter ki İranı, Lübnan Hizbullahını ve Türkiyedeki yerel milli direnişleri durdursunlar, PKKya Barzaniye ve İsraile ayak bağı olmasınlar.
Amerikanın Ortadoğudaki Yeni Amerikan Rüyası bir dizi zaferlerle sona erdi ve Suriyeden eli kulağında son müjdeli haberi bekliyordu. Elli yıllık köpekten ileri en ileri müttefiki Türk ordusunun başına çuvalı geçirip tıkılmasının sebebi de buydu.
Son on beş yılda Ortadoğu Irak işgaliyle başlayarak korkunç planlı bir karmaşadan hepinizin gözleri önünde ve onlarca atom bombasından daha fazla güçte bombalar atılarak ve nükleer bombalardan da güçlü hukuk gasp edilerek ele geçirildi.
Amerika sadece iktidarları değiştirmedi, Türkiye ve Mısırda iktidarını yüzde yüz özelleştirdi. Yani artık Türkiye ve Mısır Amerikanın müttefiki dahi değil özel malı haline getirildi.
Hatta birinci dünya savaşı sonrası kurulan İngiliz komiserlikleri gibi bir başka benzetmeyle bu yeni ılımlı İslamcı devletler için bir yüksek polit büro inşa etti. Davutoğlundan Barzaniye hatta Fethullah Gülenine kadar herkesi yöneten ABD dışişlerine bağlı bir polit büro. (Bir istisna, İsrail polit büro dışında direk ABD başkanlığına bağlı.)
Artık Türkiye eski Türkiyenin Ecevit, Erbakan politikalarından veya benzerlerinden yüzde yüz katıksız bir tasfiyeyle kumcuklarına kadar mahkeme yargı sorgu eleklerinden geçirilerek temizlendi.
Polit Büro kavramı kafanızı karıştırmasın yani başka bir şekilde Amerikan türü yeni bir proleter kardeşlik şefliği kurulmuş oldu. Ortadoğunun yeni İslamcı iktidarları aynı köle politikalarla kardeştiler; bu kardeşlik içinde kimi Osmanlı barışı, kimi Osmanlı sultanları rüyaları görmekte iç politikalarında serbesttirler.
Şimdi İslamcı yazarlar mesela Yeni Şafaktan başı çekenler vs. Mısır ve Türkiyenin yakınlaşmasını, yüzyılın uyanan devi gibi alkışlayan sahtekarca yazılar yazıyorlar.
Oysa aslında Amerika köleliğinin proleter kardeşliğinde eşitlenip aynı çaresizlik içinde yan yana geldiklerini kendileri de iyi biliyor. (Heyhat ne günlere geldik Erbakanın paltosundan çıkmış hiç kimse bugünlerde Amerikayı tek satır suçlayamıyor.)
Çünkü Amerika ve İsrailin bitmeyen bitmeyecek yol haritası laik ve gaddar rejimleri sadece yıkmak değil adları geçmişleri ne olursa olsun yerel milli güçlerdi, İran olur Lübnan Hizbullahı olur Nasırcılar olur Kemalistler olur, Erbakan olur fark etmez. Dağıtma Yok etme operasyon politikaları bir on yıl sürdü ve nihayete sona erdi.( Bu muhteşem tasfiyeye gıkları çıkmadı aksine zil takıp oynadılar, hatta, bu açık Amerikan zaferini, fiiliyat böyleyken sözle yazıyla mazlum Müslümanların iktidar zaferi diye Amerikan başarısını çalıp tekellerine geçirmeye dahi kalkıştılar. Yani Amerikanın yeni köleleri utanmaksızın ekranlarda muzaffer komutanlar gibi konuşmaya başladı.)
Sorun, sorunsuz sürdü, ne Osmanlı rüyalarına ne Amerikan ajanlarıyla tezgahlarına karşı karışan konuşan olmadı, bir gram kan dökmeden kendilerini Türkiye Cumhuriyeti devletini bir anda yağ bal içinde ballı böreklerle afiyetle hapur lupur yerken buldular.
Ancak İslamcı proleter kardeşlerin bir küçük çekincesi vardı: İsrailin Gazzeye çoluk çocuk demeden saldırıları. Olmasa her şey ne kadar güzel olacaktı.
Şapşal İslamcılar kendilerine anahtar teslim iktidar verenlerin en baş gözdelerinin İsrailin mutlak güvenliği olduğunu da iyi biliyorlardı.
Heyhat bu amansız çelişkiyi ancak iç politikaya yönelik van minütlerle idare edeceklerini sanıyorlardı.
Üstelik bugün Suriyenin mayınlı arazilerini İsraile AKP tarafından verildiği gibi çok özel ayrıntıları herkes biliyor, yani van minüt, bir danışıklı dövüştü.
İşte akıllara durgunluk verici olan da buydu, İsrailin sistematik bir şekilde Gazzede çocukları öldürmesi Tayyiplerin Mursilerin bir şekilde (politikalarıyla) rızalarıyla daha açık ifadeyle yeniden şekillenen Orta-Doğunun yol haritasıyla el bebek gül bebek kolaylıkla oluyordu.
Tabii ki yine iç politikada İsraile ateş küfür saldırı serbest, dilediğiniz özgürlükleriniz mevcuttur buyurun sabahlara kadar ekranlar sizindir.
Tabii ki Amerikan egemenliği yerel muhalifleri temizlerken hepsi zevkten dört köşeydi. Üstelik yüzde yüz bir temizlik, kılçıksız, YÖKünden ÖSYMsine hakimler yargıçlar kurullarına kadar. Ee bu kadar beleşe kondun artık İsrailin Gazzede halkı öldürmesine susacaksın. Sana kalmış, bu kadar değerli malı kaybetmeyi göze alabilirsen, buyur dış politikada Ecevit, Erbakan gibi bir dil kullan da görelim bakalım, derler adama.
Ve Türk ordusu öyle bir esaret öyle bir tabutluğun içine sokuldu ki sadece içeri tıkılan kurmayları değil, cephede PKKyla savaşta, askerlerini terhise gönderirken de yirmi otuzar öldürülüyor, cepheye helikopterle götürülürken de yirmişer yirmişer gözdağı verilerek öldürülüyor, yani Gazze halkından da beteriz, sadece duyanımız işitenimiz görenimiz yok.
Niçin yok, çünkü Amerikan kölesi Ilımlı İslamcılar dış politikada İsrail ve Amerika karşısında hiçbir şansları yok, diyecekleri tek laf yok, geçelim bunları.
Tayyip Erdoğanı sık sık Staline benzetirken de Staline haksızlık etmeyelim.
Tayyip Erdoğanın hikayesinde Staline benzerlikler şüphesiz çok fazla, en çok da beceriksiz köylü bürokratları en başta. İçki içmezliği, aşırı muhafazakar mazbut aile babalığı falan.
Stalini diktatör yapan büyük korkular çok sonra Orta-doğuda Saddamları Hafız Esadları da gaddarlaştıran korkuların aynısıdır, unutmayın.
Stalinin korkusu Rusyanın üniter yapısını bozmamak, kapitalist ülkelerin sömürgesi oyuncağı kölesi yapmamak ve iktidarı kimseciklerle bölüşmemek.
Oysa Tayyip Erdoğanı Saddam, Hafız Esad gibi küçük Stalinlerden farklı yapan korkular bambaşka. Tayyip Erdoğan ülkenin üniter yapısının bozulmasından korkmuyor, kapitalist sömürgecilerden hiç korkmuyor?
Şimdi Orta-Doğuda gaddarından Türkiye çeşidine kadar eski laik üniter rejimler yıkılırken yerini çok geçmeden yeni küçük Stalinler almaya başladı. Barzani, Netenyahu, Tayyip Erdoğan.
Bunlara yeni bir ad bulmalıyız, topluca (gumulu) birden Amerikan egemenliğine bağlı, hepsi iç politikada gücü tek şahısta toplamak istiyor.
Hiçbiri Amerikayı eleştirip isyan edemiyor, hiç biri topraklarını ve iktidarını Amerikansız ayakta tutamıyor, hiç biri Amerikanın sözünden bir dakikacık çıkamıyor.
Yani diktatörlerin dahi kendince bir haysiyetleri vardı, minnacık olsun felsefi bir karakter ayrımı yapmak lazım, bunlar diktatör dahi olamaz, bunlar: Şamar Oğlanları.
Eskiden İsrail Filistinlilere saldırınca ne diyordu bizim Şamar Oğlanları, yahu şu Araplar da bir türlü bir araya gelemiyor, minnacık İsrail bunları sabah akşam tokatlıyor.
Şimdi nerdeeeen nereeeeyeee geldik, İsrail sabah akşam tokatlıyor hepsini, şamar oğlanlarının hiç biri yan yana gelemiyor, bir güç oluşturamıyor, dik duramıyor, onurlarını, halkını, askerlerini, sınırlarını koruyamıyor, İran hangi tarafta Hamas hangi tarafta, Katar nerde, hepsi bin parçadan beter fare bokundan beterler.
Hepsi Amerikanın gönüllü şamar oğlanı olmuş sabah akşam rezil rüsvay oluncaya kadar dayak yiyor, haa ileri demokrasinin özgürlükleri mi, doğru, zibil kadar özgürlüğünüz mevcuttur, iç politikada demogoji serbest, istediğiniz özgürlükte ve bollukta bağırıp çağırmalar van minütler serbest, kim tutar sizi.
Bakar mısınız komşularımıza, Ermenistan; İran, Irak, Suriye, Güney Kıbrıs, Yunanistan, sorunlu olmadığımız tek ülke, aramızda koca bir Karadeniz olan Ukrayna kaldı.
Ülkemiz tarihinde komşularımıza düşmanlık ve şamar oğlanlığı ilk defa eşi benzeri görülmemiş zirve yaptı, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasıyla aynı günde.
Köle köle deyip köleliğin haysiyetiyle de oynamayalım o eski köleler onlar hiç değilse bir tutam saman bulabiliyorlardı.
Nihat Genç
Nihat-Genc.com
Odatv
http://www.nihat-genc.com/nihatgenc/yazlar/361-nihat-genc-amerikann-sapsal-samar-oglanlar-islamclar
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle